Agáta, Mannheim’da mobilya ve aksesuar, kahve ve kahve ile ilgili her şeyin satıldığı tanınmış bir Konsept Mağaza. Bunun yanında Roasterei dediğimiz kahveyi çekip işleyerek sunan bir kahve barı ve işlenmiş kahve satışı da var. Firma bize mevcut mağazalarında kullandıkları barı yenilemek ricası ile geldi. Yine aynı işlevi görecek biraz daha düzgün ve profesyonel bir bar tasarıma ihtiyaçları vardı. Çalışmaya başladık. İşi biraz daha öteye götürerek, kahve barından kahve satın alamanın yanısıra müşterilerin kahveyi deneyimleyebileceği, kısa süreli oturup sohbet edebileceği bir mekan olarak tasarladık. Mekanın 50 m2lik bir kısmında küçük bir kafe oluşturmuş olduk.
“-İyi de biz bunu istemedik ki. Ürünlerimizi tattıracağımız bir kahve barı bize yeterli…” İlk andaki tepki buydu. Ama buna rağmen inceleyip bir hafta sonra bize döneceklerini söylediler.
Evet. Müşterinin istediğinden fazlasını önermiştik. Ama mekanı ve dükkanın bölgedeki konumlandırmasını, müşteri özelliklerini ve davranış biçimlerini dikkatli incelemiştik. İyi planlanmış konseptleri için, atmosfere uyum sağlasa da bir kahve tezgahı düzeni yerine; mekan içinde, gelenlere daha tatminkar bir deneyim yaşatacak mini kafe yapmanın markayı daha da geliştireceğini çözümleyerek, taslaklarımızı sunduk. Önerimizin zorlayıcı olduğunun farkındaydık ama doğru bir konsepti sunmamın cazibesi iddiamızın arkasında durmamızı gerektirdi. Konu bize göre yalnızca müşteri talebini karşılayacak bir ticaret yapmak değil, mekanın potansiyelini hakkıyla ortaya çıkararak değer üretmekti.
Kısa bir değerlendirme süresinin ardından Agata’nın olumlu geri dönüşü üzerine proje hayata geçirildi ve mağazanın içinde mini bir kafe bölümü açıldı. Kısa zaman içinde müşteriler tarafından kabul görmesi ve mekanda oluşan enerji, güzel ve vizyonumuzu avrupaya taşıyan heyecanlı yolculuğun başlamasına vesile oldu.

Agáta’da uygulanan kafe alanı, mağaza müşterilerinin gösterdiği ilgiyle, işletme için de ticari bir getiri haline gelince bu deneyimi farklı noktalara taşıma fikri ile geldiler, ve yeni bir kafe tasarımı için tekrar görüşüldü. Bir teknoloji merkezinde açılacak kafe için, Agáta’nın marka değerini mekanda ve bölgede en iyi şekilde değerlendirmek üzere araştırma, çözümleme çalışmalarımız başladı ve kısa bir zamanda mekan konsepti tasarlandı.
Agáta’nın hedefi, sakin ve yalın bir atmosferde daha iyi bir deneyim sunarak müşterilerin kafe içerisinde geçireceği zamanı artırabilmekti. Bu amaçla müşterilerin mekandaki yolculuğunu daha keyifli hale getirmeyi hedefleyerek, Agata’nın geleneksel ticaretini de mekana taşıyacak bir konsept proje oluşturuldu. Satış için belirlenen ürünleri ön plana çıkaran bir anlayışla, doğal, sıcak bir ortam ve kullanıcı deneyimini merkezine alan bir yaklaşımla “Agáta Cafe” tasarlandı ve uygulamanın bitişinden itibaren de yoğun bir ilgi gördü.

Bu süreç “Türk tasarım firmaları avrupa’da sadece Türklere iş üretebilir” yaklaşımının yanlışlığını da göstermiş oldu. Müşteri isteklerinin yanı sıra, mekanın gerçek ihtiyaçlarını da karşılayacak konsept geliştirebilen bir iç mimarlık firması, tasarımlarını rahatlıkla kabul ettirecek zemin bulabilir. Ama bunun için kendine güven ve tasarım anlayışını geliştirmek gerekli.
“Müşteri isteklerinin yanı sıra, mekanın gerçek ihtiyaçlarını da karşılayacak konsept geliştirebilen bir iç mimarlık firması, tasarımlarını rahatlıkla kabul ettirecek zemin bulabilir. Ama bunun için kendine güven ve tasarım anlayışını geliştirmek gerekli.”
Bu tesbit üzerine ortaya çıkan soru: O halde, etnik kimliği/bağlantıları geri plana çekerek tasarım gücüyle kabul edilir olmayı sağlayan anlayış nedir?
1. Analitik Düşünce Yapısı: Mekanın işlevi, kullanıcı profili, mevcut koşulları ve gelecekteki ihtiyaçlarını detaylı bir şekilde analiz edebilme becerisi. Problemleri ve fırsatları doğru teşhis edebilme yetkinliği.
2. Yaratıcı Tasarım Yeteneği: Alışılagelmişin dışına çıkarak, işlevsellik, estetik ve sürdürülebilirliği bir arada sunan özgün çözümler üretebilme kapasitesi. Mekanın kimliğini güçlendirecek, fark yaratıcı konseptler geliştirebilme becerisi.
3. İnovasyon Odaklılık: Sektörel trendleri ve teknolojik gelişmeleri takip edebilme ve bunları projelere yansıtabilme yeteneği. Kullanıcı ihtiyaçlarını öngörerek, geleceğe dönük, yenilikçi çözümler sunabilme kapasitesi.
4. Bütüncül Yaklaşım: Mekanın işlevselliği, estetik değeri, sürdürülebilirliği ve kullanıcı deneyimini aynı anda dikkate alabilme becerisi. Farklı uzmanlık alanlarını (mimari, mühendislik, psikoloji, işletme vb.) projeye entegre edebilme yetkinliği.
5. Uygulama Kabiliyeti: Tasarım fikirlerini etkili bir şekilde hayata geçirebilme ve proje yönetimi konusunda deneyim sahibi olma. Maliyet ve zaman kısıtlarına rağmen, hedeflenen kalite ve işlevselliği sağlayabilme becerileri.
6. Müşteri Odaklılık: Müşteri ihtiyaçlarını anlamak ve bunlara yönelik özel çözümler sunabilmek. Müşteri ile yakın iş birliği içinde çalışabilme ve projeye özgü yaratıcı fikirler üretebilme yetkinliği.
Başlangıç sorumuza dönersek; Almanya’da bir Alman işletmesi tarafından tercih edilen iç mimarlık firması olmak mümkün mü?
Cevap: “Evet mümkün”, yukarıda saydığımız maddeleri gerçekleştirmek kaydıyla.
Bu bugünden yarına gerçekleşebilecek bir mesele değil tabiki. Bu yolda yürüken başlangıçta hatalarımız ve eksiklerimiz fazlasıyla oldu. Hâlâ da olabiliyor. Bir çoğunu aştığımızı düşünüyoruz. Özellikle Alman sistemi dediğimiz yerleşik bir kalıp var. Bu kalıbı aşmanın yolu temelde sistemin özünü kavrayıp proje aşamasında işinizi sağlam prensiplere dayandırma ve kaliteden ödün vermeme ve müşteri memnuniyetinden geçiyor.
Bu özelliklere sahip bir iç mimarlık firması, avrupalı işletmeciler için; mekanın gerçek ihtiyaçlarını gözeten, yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üretebilen, müşteri memnuniyetini ve mekanın değerini artıran, saygın bir ortak olarak konumlandırılabilir.
Armeda